Yıl 1999...
Bir cumartesi öğleden sonrası bütün dünyanın konuştuğu "The Matrix" filmi için sinemaya gitmiştim tek başıma.
Öğleden sonra seansına almıştım biletimi.
Cebimde sinemaya gizliden soktuğum kutu kola ve bir paket bisküvi. Malum öğrenci halimle sinemada beş katı pahalı satılan abur cuburları almaya bütçe yetmiyordu.
Seans başladı ve salona girdim. İçerisi tıklım tıklım. Koltuğuma oturup arkama yaslandım ve tam iki buçuk saat boyunca o koltuktan kalkamadım. Filmin büyüsü bozulmasın diye araya bile çıkmamıştım.
Film bittikten sonra sinemadan çıktım ve kafamda yüzlerce soruyla dünyaya başka bir gözle bakmaya başladım.
"Matrix nedir?"
"O çocuk o kaşığı nasıl büktü?"
"Günlük hayatımızdaki kırmızılı kadın kim?"
"Nokia 8110 almak için kaç ay para biriktirmem lazım ?"
gibi yüzlerce soru!
Ve aradan yıllar geçti. Zaman değişti.
Şimdi filme bunca zamanın ardından baktığımda görüyorum ki "Matrix" aslında biziz, biz de bilgiyiz.
Eminim bugüne kadar birçok "Matrix" incelemesi okumuşsunuzdur. Ben de yeni bir bakış açısıyla bakmak istiyorum.
Nasıl mı?
"Matrix" kelimesinin İngilizce anlamına baktığımızda karşımıza ilk çıkan açıklama "birşeyin geliştiği kültürel, sosyal ve siyasal çevre" oluyor. Yani bir nevi içinde yaşadığımız ortamı kastediyor.
Aslında aşağıdaki sahne "Matrix"in ne olduğunu bütün çıplaklığıyla anlatıyor. Bu sahnede Morpheus ve Neo' yu beyaz bir arka planda görüyoruz. Böylece tamamen konuya odaklanıyoruz. Morpheus Neo' ya "Matrix"in aslında bir yanılsama olduğunu söylüyor. İnsanların kendilerini içinde yaşadıklarını zannettikleri bir yazılım olduğunu anlatıyor. Bu yazılım sayesinde bir hayal dünyasında yaşadıklarını ve gerçek dünyanın artık bir harabeye dönüştüğünü söylüyor ve ona gösteriyor. Sonra da o meşhur soruyu soruyor.
"What is The Matrix?"
Ardından da ekliyor: "Matrix" bilgisayarların bizi kontrol altında tutmak için oluşturduğu bir hayal dünyasıdır."
Sonrası malum. Üç filmlik bir görsel şölen.
Peki Morpheus' un anlattığı hayal dünyasını bilgisayarlar nasıl oluşturuyordu?
Şimdi farkına varıyorum ki 1999 yılında bunu çözememişim.
Ancak günümüzde teknolojinin geldiği noktada artık bunu çözümlemek işten bile değil.
Yine filme dönersek bilgisayarların insan ceninlerinden enerji elde ettiği "cenin tarlaları"nı anımsarsınız. İşte o tarlalar aslında günümüzün en popüler olgusu olan "internet". Filmde bu tarlalar için bilgisayarların beslendiği enerji tarlaları deniyor. Peki bilgisayarlar için enerji nedir?
Bilgidir.
Yani filmde aslında cenin tarlaları ile internet, enerji ile bilgi kastediliyor. Bu allegori tam olarak internet sayesinde günümüzde insanoğlundan toplanan bilgiyi işaret ediyor. Bu bilgi sayesinde insanlar kendi iradeleri dışında internet çağının onlara söylediği şekilde yaşıyorlar. Yani "Matrix"te yaşıyorlar.
Efendim?
"Hadi canım, internet nasıl beni yönetsin ben onu yönetiyorum?" mu dediniz?
Morpheus ne demişti hatırlayın. "İnsanlar gerçek zannettikleri bir dünyada yaşıyor"
Yani irademiz dışında yönlendiğimizin farkında değiliz demek istiyor.
Hangi ayakkabıyı alacağına, hangi yemeği yiyeceğine, hangi giysiyi giyeceğine, hangi telefonu alacağına sadece sana sunulan seçenekler içinden birini seçerek karar veriyorsun. Hatta çoğu zaman seçeceğin şeye farkında olmadan yönlendiriliyorsun.
http://thescienceexplorer.com/technology/robots-could-learn-new-skills-watching-youtube |
The Science Explorer' da Ocak 2016' da yayınlanan bir makalede robotların Youtube videoları izleyerek insan becerilerini öğrenmeye başladığı yazılmıştı. Bu makaleye yukarıdaki analizimizden bakacak olursak Youtube cenin tarlası, videolar da bilgi oluyor.
Milyarlarca fotoğraf, video ve yazıdan oluşan bilgi tarlaları , onlardan bu bilgiyi hasat eden robotlar (bilgisayarlar) ve bu bilgileri milisaniyelerle değerlendirip bize uygun seçenekler sunan bir sistem: "Matrix' e hoşgeldiniz!"
O zaman soru şu?
Sonsuz seçenekli bir seçim mi sınırlı seçenekli bir seçim mi özgür iradedir?
Kararını sen ver!
Burada amacım dünyayı robotlar ele geçirecek, bizi köle yapacaklar gibi komplo teorilerine girmek değil elbette. O konu bilim-kurgu yazarlarının işi.
Ben perakendeci bir mühendis olarak bir durum tespiti yaptım. Benim işim bu tespiti iş hayatına nasıl uyarlarız ona kafa yormak.
Perakendenin ve onunla birlikte tabii ki pazarlamanın geleceğinde bilgi enerjisi yatıyor. Amacımız bu enerjiyi en verimli nasıl kullanırız sorusuna çözüm getirmek.
Sizce bilgisayarlarla birlikte ortak bir gelecekte en verimli çalışma hayatına nasıl ulaşacağız?
Kahve molalarında bunu bir düşünün derim!
Selamlar.
'Bildiklerini unutman gerek Neo, korku, şüphe ve inançsızlık.. Aklını özgür bırak..
YanıtlaSilBenim için Matrix filmi bu cümle Uğur Bey, Saygılarımla..
Selamlar🙂