"Özgün Marka" Sadık Müşteri Kazandırır!


Özellikle gıda perakendesinde, sahip olduğumuz "özgün marka ürünler" rakiplerimizde olmadığından, bu ürünleri müşterilerimize sevdirirsek sadık bir müşteri portföyü oluşturmamızı sağlar.
Ülkemizde bu konu ilk başladığı dönemlerde çok da doğru yönetilmedi. Özgün marka ürünler ucuz olsun ve daha çok müşteri çeksin diye ulusal ya da uluslararası muadillerinden daha kalitesiz üretildi ve bu şekilde satıldı. Bu durum da tüketicide bu markalara karşı olumsuz bir algı yarattı. Hatta üzerinde şirketin kendi adının yazılı olduğu ürünlerle ilgili bu olumsuz algı şirketlerin marka değerine bile zarar vermeye başladı.
Ancak özellikle son yıllarda bu tutum değişmeye başladı ve perakende şirketleri özgün markalarını ulusal ya da uluslararası muadilleriyle hemen hemen aynı kalitede hatta bazı firmalar daha kaliteli üretmeye başladılar.
Bu durum aslında Avrupa ve Amerika' daki büyük perakendecilerde uzun zamandır böyleydi. Geç de olsa bizde de bunun farkına varılması önemli bir gelişme olarak gündeme geldi.
Peki özgün markalar neden bu kadar önemli?
Cevabı çok basit: "Sadece sizde var!"
Eğer bu ürünleri müşterilerinize sevdirirseniz artık sadece size gelmeye başlayacaklar ve satışın temel hedeflerinden biri olan "müşteri tutundurma" amacını gerçekleştirmiş olacaksınız!

Bu olguyu otel, restoran, seyahat, tekstil gibi birçok alana da çoklamak mümkün!

Sorunlar: Engel mi, Basamak mı?


Sorunları engel olarak görmekten vazgeçin. İş hayatı tecrübe kazandıkça özgüvenimizin artacağı bir ortamdır.
Sürekli sorunların kenarından geçerek tecrübe kazanamaz aksine geçen zamanla birlikte yerinizde sayarak rekabette gerilerde kalırsınız.

Sorunları bir fırsat olarak görüp sahiplenin, sorumluluk alın. Göreceksiniz ki çözdüğünüz her sorunla birlikte kendinize güveniniz artacak ve yavaş yavaş işinizin ustası olmaya başlayacaksınız. Bu süreç böyle devam ettikçe de danışılan, yardım istenilen bir kişi olacak ve mevcut ünvanınızdan taşarak yeni ünvanınızı kendiliğinden hakedeceksiniz.


Karşımıza çıkan sorunları engel olarak görürsek takılıp düşeriz; basamak olarak görürsek üzerinde yükseliriz.

Müşterilerinizi Dinleyin!


Birçok firma ya da işletme müşteri araştırmalarına, odak gruplarına ve bunun gibi çalışmalara hatırı sayılır miktarda paralar harcamakta ancak yine de şikayetler almaktan kurtulamamaktadırlar.
Bu çalışmaları kim için yaparız?
"Gerçek müşteriler" için!
Ancak gelin görün ki çoğu zaman bu "gerçek" müşterilerimizin söylediklerini görmezden geliriz.
Oysa ki çözüm bütün gün karşılaştığımız, konuştuğumuz bu "gerçek" müşterilerde gizli.
Maalesef gün içinde bize şikayetle gelen ya da derdini anlatan müşterilere karşı genelde önyargıyla yaklaşır ve "bunca işin arasında bir de bunları dinle" ya da "bu millete de hiçbirşeyi beğendiremezsin zaten" gibi bir yaklaşımda bulunulur. Oysa ki tam da bu noktada bakış açımızı değiştirip bize anlatılanlara çözüm odaklı yaklaşsak ve o sırada kendimizi tam da karşımızdaki kişinin yerine koysak birçok sorunla ilgili çözümler bulabiliriz.

Derdini anlatan müşteri markanıza değer veren müşteridir!
Onları cankulağıyla dinleyin ve sorunlarına anlık değil kalıcı çözümler bulun. Çünkü bu çözümler hem size işinizle ilgili tecrübeler kazandıracak hem de olası müşteri şikayetlerini önleyecektir.

Yönetim Zaafiyeti Ekibinizin Dengelerini Bozar!


Ekip üyeleri arasındaki güç dengelerini yönetmek bir yöneticinin temel görevlerindendir.
Ekip üyeleri doğal olarak farklı kişilik özelliklerine sahiptir. Yönetici bu durumu göz önünde bulundurarak hareket etmeli ve kendini buna göre konumlandırmalıdır.
Eğer yönetici bir ekip üyesinin hatalarını diğerlerini rahatsız etmesine karşın görmezden geliyorsa ve sorunlar çıktığında "çözmek" yerine "idare edip geçiştiriyorsa" bu durum zamanla ekibi oluşturanlar arasında rahatsızlıklara sebep olur ve iş sonuçları olumsuz etkilenmeye başlar.
Sırtını birkaç çalışma arkadaşına yaslayan bir yönetici, şundan emin olsun ki, güzel günlerin sonu yakındır.
Çünkü zaman geçtikçe sırtını yasladığı kişiler, diğer ekip üyelerini ezmeye, onların yöneticisiymiş gibi davranmaya, sizin söylemediğiniz şeyleri sizin adınıza söyleyip uygulamaya başlarlar. 
Bunları görmezden gelmek yönetim zaafiyetidir ve işini düzgün yapan ekip üyelerini küstürür. Bunun sonucunda iş sonuçlarınızın kötüye gitmesi kaçınılmazdır.


Yönetim zaafiyeti ekibinizde tüm dengelerin bozulmasına yol açar. Etkili bir yönetici ekip arkadaşlarına eşit mesafede durarak verimli iş sonuçları çıkarmalıdır.

Ekibinizdeki herkesten gelen geribildirimleri ciddiye alın ve değerlendirin, anlaşmazlıkları çözme işini geçiştirmeyin, çözüm bulun!

İdareci vs Yönetici


Fırsatları görmek sadece satış ve pazarlama için geçerli değildir. Şirketleri ileri taşıyacak fırsatlar yönetimsel faaliyetlerle de yaratılır.

İş süreçleriyle ilgili sorunlarını ya da fikirlerini paylaşan çalışanların paylaştıklarından emin olun büyük fırsatlar doğar. Çünkü farklı bir bakış açısı, zengin çözüm kaynakları bulmanızı ya da öngöremediğiniz bir fırsatı yakalamanızı sağlar.

Ancak genelde bu tarz çalışanlara "bakalım yine ne icatlar çıkaracak?" gözüyle bakılır, söyledikleri ilgiyle dinleniyormuş gibi yapılır ve işinin başına gönderilir.
Gerçek bir yönetici bu kişilerin geribildirimlerinden sonuna kadar faydalanarak süreç iyileştirme yoluna giderken "idareci" tipinde bir yönetici bu kişileri geçiştirerek ya da söylediklerini öteleyerek işten soğumalarına neden olur.


Sorunlarını dürüstçe dile getiren çalışanına "Bu sorunlar her şirkette var" diyen "idareci" değil "Bu sorunları çözmekte bizim için büyük fırsatlar var" diyen "yönetici" olmak tüm iş sonuçlarına olumlu etki eder.

Herşey süreçleri nasıl değerlendirdiğinizle ve yönettiğinizle ilgilidir!

Modern Zamanlar ve İlkel Yaklaşımlar


  • "Yarın patronun misafirleri varmış, bütün izinler iptal" --> "Oğlum yarın seninle parka gidemiyoruz, baban sana oyuncak almak için para kazanmaya gidecek"
  • "Pazar günü Asya Direktörümüz gelecek o yüzden tüm şubelerde gece çalışması yapacağız" --> "Canım yarın akşam annenlere yemeğe gidemiyoruz, işte mesaiye kalacakmışız, şimdi telefonda söylediler"
  • "Genel müdürün eşinin arkadaşı dün X şubemizden alışveriş yapmış, şubeyi hiç beğenmemiş, hemen yöneticisini değiştirin" --> "Kızım, beni X şehrine tayin ettiler, biliyorum okulunu çok seviyorsun ama taşınmamız gerekiyor"
Memurluk, güvenlik görevlisi, sağlık görevlisi gibi beklenmedik olaylar üzerinde çalışılan meslekler dışında kalan tüm mesleklerde yukarıda birkaç örneğini verdiğim durumlar maalesef çok sık yaşanıyor.
Bu örneklerin kat kat fazlasını duymuş, görmüş ya da yaşamışsınızdır. Yazıktır ki bu tutum sadece "kraldan çok kralcı" yönetim anlayışına sahip şirketlerde ya da işletmelerde değil global şirketlerde de görülüyor.
Oysa ki basitmiş gibi görünen kararlar zincirleme olarak birçok kişinin hayatını etkiler ve mutsuz çalışanlardan verimli iş sonuçları bekleyemezsiniz.
Çalışanlarının özel ve kişisel zamanlarına saygı gösteren şirketler mutlu çalışanlara, verimli iş sonuçlarına sahip olurlar ve işler zaten iyi gittiği için de herhangi ani bir olayda her zaman her duruma hazırlıklı olurlar.

Kölelik devri çoktan bitti. Zorla iş yapan değil işini severek yapan ekipler kısa zamanda daha iyi işler çıkarır.

Bir Perakende Serüveni: 2101

21 Ocak 2101 Cuma. Saat 09:05. Mis gibi kızarmış ekmek kokusuyla uyandı bu sabah Mustafa. Pencereden yüzüne vuran gün ışığına göz...